REFERENCE BİR
KAVRAM İLE BU KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ VARLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİDİR
REFERENT DEDİĞİMİZ
OLAYDAN KASTEDİLEN ŞEY BİR KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ KARŞILIĞIDIR. YANİ SOMUT
BİR OBJEDİR.
- Princess Diana is the referent
of Rose of England.The relationship between Princess Diana and Rose of
England is called reference. YANİ ARKADAŞLAR BİR KAVRAM SOMUT BİRŞEYE
GÖNDERME YAPIYOR OLAY BU.
Co-reference konusuna gelince tek bir kavramın aynı iki
varlığa gönderme yapmasıdır. Mark Twain
and Samuel Langhorne Clemens are co-referential as they refer to same
person.
biiz ilgilendiren kısmı bbir cümle içinde prounounların
neye gönderme yaptıklarını bulmak. pronounlar yani zamirler bilindiği üzere
isimlerin yerini tututan sözcüklerdir. bu durumda yerine pronoun gelen sözcüğe antecedant diyeceğiz.
yani asıl isim , pronoun onun yerini alıyor
o zaman bir örnek yapalım
adaline bit
her lip.
john was
very tired, he slept as a baby( he
refers john ) John is antecedent of he.
antecedant
da bu pronoun un refer ettiği varlık
şimdi
arkadaşlar bir pronoun antecedent ile
3 şekilde uyuşmalı. person
number ve gender bakımınan. aksi takdirde pronoun -antecedant
agreement a uyulmadığı için anlatım bozuklukları ortaya çıkıyor.
- If a person wants to succeed in corporate life, you have to know
the rules of the game. bu cümle doğru mu? person agreement yok.
- iki
şekilde düzeltilebilir
If a person wants to succeed in
corporate life, he or she has to know the rules of the game. If you want to
succeed in corporate life, you have to know the rules of the game
arkadaşlar bir pronoun un kime veye neye
gönderme yaptığı cümle de açık şekilde belli olmalı
* Samuel called Steve twelve times while he
was in London.( evet burada pronoun un kime refer ettiği
belirsiz. he'nin samuel mi yoksa
steve mi olduğu hangisine refer ettiği belli değil. )
- Every student must have their pencils. ( evet bu cümlede de sorun numberların uyuşmamasından
kaynaklanıyor. somebody,
everbody indefinite belgisiz zamir ve tekil kullanılırlar. every student
their'a refer etmez her/his pencil olmalıydı. tekil oldukları için
alacakları pronounlar da fiillerde tekil olur.)
- Incorrect:
No American citizen should lose their right to vote.
Incorrect: No American citizen should lose his right to vote.
Corrected: No American citizen should lose his or her right to vote - If a person wants to succeed in corporate life, he has to know
the rules of the game. bu cümlede gender problemi var. a person (third person
neutral singular). he (third person masculine singular) her iki cinsiyet de dail
edilmeli yani arkadaşlar. he/she demesi gerek...
- After
putting the disk in the cabinet, Jerry sold it. it neye refere ediyor belirsiz.
disk
i mi attı cabinet mi belli değil
SENSE konusuna gelince arkadaşlar özetle bunu
anlam olarak bileceğiz, bu defa kavramların gerçek dünya da temsil edilmeleri
yani somut nesneler olmaları gerekmiyor. context
ve anlam bütünlüğü olarak ele alın sensi çok da önemli bir konu değil.
Sense is the inherent part of an expression’s meaning that
together with context, determines its referent. For example, knowing the sense
of a noun phrase such as “the president of the United States in the year 2010
allows one to determine that Barack Obama is the referent.
mesela arkadaşlar gerçek dünya da somut olmayan şeylerin de
senseleri olabiliyor. unicorn tek boynuzlu at. gerçek dünyada var olmadığı halde unicorn
deyince aklımızda bir şey oluşuyor. sense
bu işte. unicorn
un reference ı yok bu arada. çünkü
dünya da böyle bir şey yok ama sense
i var.
*** The
Principle of Semantic Compositionality (Frege's Principle ): kelimelerin,
söz gruplarının ve cümlelerin anlamlarının bunları oluşturan daha küçük
parçalaran yola çıkarak belirlenebileceğine dayanan ilkedir. örneğin bir cümlenin anlamını onu
oluşturan söz gruplarının anlamlarından yola çıkarak anlamak mümkündür. bir
kelimenin anlamını onu oluşturan morphemelerin anlamından anlamak mümkündür. peki mümkün olmadığında ne olur ? compositionality breaks down. şimdi compositionallity
nin bozulduğu durumlara anamoly
diyoruz arkadaşlar. anamoly semantic kurallara uyulmaması nedeniyle ortaya
saçma denebilecek cümlelerin çıkması ya da herhangi bir anlam yakalanamaması
durumudur. Colorless green ideas sleep
furiously örneğini hatırlayalım. bu
cümleye semantic bakımdan ill- formed demiştik. anamoly de diyeceğiz artık. ambiguity bize hiç olmayacak birşey veriyor ,
anamoly semantic bakımdan uygunsuz ancak yine de geçerli olduğu durumlar var
şiir, deyimler atasözleri metaforlar mesela.
* mesela Lewis caroll. bilinen en önemli örneği
Jabberwocky. adam oturup kelimeler uydurmuş ve syntactic bakımdan doğru ancak
semantic olarak hiç bir şey ifade etmeyen bu şiiri yazmış. ama şiir kelimeler
anlaşılamamasına rağmen çeşitli dillere çevriliyor. non-sense şiir dediğimiz
şiir türünün en önemli örneğidir.
* mesela metaphorları , deyimleri ve
atasözlerinin anlamları nı bir bir kelimelerden çıkarınca saçma şeyle rçıkıyor
ortaya. bunlar hep anamoly oluyor işte.
the apple of my eye: ancak
benim için değerli, kıymetli gözün bebeği anlamlarına gelen bir deyim
No comments:
Post a Comment